29 Eylül 2009 Salı

şans...

Bir süre boyunca interneti problemli bir yerde kalacağım o yüzden yazılarımı aksatacağım ey blog!

Bıkkınım,sıkkınım dedim bir sürü iş çıktı hemen ardından.Uluslararası bir sempozyuma katılıyorum ve Amerikalı profesör amcaların konuşmalarından nefret ettiğimi bir kez daha yinelemek istiyorum. Bu kadar da yutulmaz kelimeler ama!

Bir anda yoğunlaştım evet,sanırım bu durum beni biraz da olsa bunalmışlığımdan sıyırdı.Daha doğrusu,ne zaman bir işle uğraşsam olduğu gibi (hiç değişmeyen bir durum),ardı arkası kesilmeyen şanssızlık ve olumsuzluklarımla uğraşıp,debelenmekten sıkıntı düşünecek hal pek kalmıyor galiba. Madden sıkıntılıyım,manevi sıkıntı da neymiş!Peahh!

Buarada,dün farkettim ki benimle birlikte birşeyler yapmaya çalışan herkesin başına olmadık şeyler geliyor. Adam gibi bir iş yapalım diyoruz,maceradan maceraya atıyorum insanları :) Ben bile kendimden korkmaya başladım gerçekten...

Birkaç gün sonra Amerikalılar,akademik zımbırtılar,pişmiş tavuğun başına gelmemiş şanssızlık maceraları ve nicesiyle görüşmek üzere blog ahalisi!..
Bana şans dileyin :D

27 Eylül 2009 Pazar

gerek...

Tembelim,buaralar çok ama çok tembelim...
Yada bezgin,bunalmış ne bileyim işte kendimi anlayamıyorum buaralar!



26 Eylül 2009 Cumartesi

sabrım...




Şöyle bir baktım da kendime, artık sabrımın 'sınırsızlıklarında' dolanıyorum öylece...Farklı olsaydı, bu zorlamalara asla dayanamazdım herhalde.

Fazlaca tükenen birşeyin sınırları da kalmıyor galiba, sınırsız bir sabrım var benim de..Tam da bu tükenmişlikten...
Okadar fazla üstüne gelir ki hayat, insan 'bir nedeni olmalı ' demekten başka yaşam çaresi bulamaz...

Bir nedeni olmalı!...?...

huzurluyum!

Eveet daha bugün sadece ilk adımımı attım, daha anlatılacak bir anım yok ama bolca olacaklar. Gerçekten çok mutluyum, artık bir eğitim gönüllüsüyüm.




25 Eylül 2009 Cuma

heyecan...

Bu günlerde çok heyecanlıyım..Özellikle de bu gece!
Uzun zamandır yapmayı planladığım birşeye ilk adımımı atacağım yarın..
Blog uma bu heyecanımla ilgili bir yazıyla başlamışım aslında. Çocuklar...
Onlar ne kadar da önemliler aslında! Bütün insanlar önemli,ama bütün insanlar da en başta 'çocuk'...



24 Eylül 2009 Perşembe

Deli

     Kar beyazı deli,hem yanıldığını anlıyor,hem de haklı olduğunu aynı anda..Deli olduğunu düşünmekte haklı,çünkü o gerçek bir deli olacak kadar farklı..Ama bir yerlerde çok yanılmış işte, hem de çok!


 

23 Eylül 2009 Çarşamba

Soğuuuk...

Geldik yine soğuk,tek kelimeyle soğuk şehre..Ama bu sefer gerçekten çok soğuk geldi bana.Isınamıyorum bir türlü, eve ödediğim aidatlara küfrettim zaten ilk iş olarak. Benden başka kimse de üşümüyor galiba, anlamadım gitti! Bütün gün tv karşısında yorganın altında kalmak istiyorum..Ama sadece İSTİYORUM :(
Anne yanında olmak ne güzeldi yaa! Üniversiteye gelenlere duyuru: öyle özgür gençlik havaları yapmayın hiç, bir süre sonra heves fln kalmıyor, ne güzel anne baba yanında krallar gibi yaşayın derim :)
Eski arkadaşlarımla görüştüm bol bol, hepsiyle geçen zamanlar ayrı ayrı çook güzeldi!
Napalım yine Ankara'dayım işte, en iyisi ben gidip patiklerimi giyeyim... 

16 Eylül 2009 Çarşamba

La lala lalala :)

Geçmiş dedim durdum, sonunda geldim..Biraz durmaya, nefes almaya geldim. Geçmişime, anılara, dinlenmeye geldim. Annem babam arkadaşlarım beni şımartsınlar, çocuk olayım diye geldim ! Birazcık oynayayım, hoplayıp zıplayıp bayramda avuç avuç şeker ve çikolata yiyeyim. Sonra tekrar büyüyüp gelirim ;))

14 Eylül 2009 Pazartesi

Geçmiş, geç me miş mi ?

Şimdi kendime bakınca farkettim ki; geçmiş bana pek geçmemiş galiba!

Bakıyorum da hep eski şeylerden tat alıyorum. Ruhum mu yaşlandı yoksa geri kafalı mıyım acaba? :)
Mesela uzun zamandır müzik listemde sürekli 'Frank Sinatra', 'Charles Aznavour',' Tanju Okan' ve benzerleri dönüp duruyor. Kitapçıya girince 'Yeni Çıkanlar' bölümünün yanından kafamı bile çevirmeden geçtiğimi farkediyorum. Hatta kitaplığımda bulduğum 'Teksas-Tommiks' leri durup durup okumayı da çok seviyorum. Daha bugün, eski polisiye 'Mr.Poiro' filmlerinden birisini izledim. Allahım neyim var benim??...

Yakında 'nerede o eski aşklaaar?', ay sonunda da 'nerede o eski bayramlaaar?' sorularını heyecanla bekliyorum kendimden :)

13 Eylül 2009 Pazar

Çölde sonbaharla avunmak!

Sonbahaarr..Bu sene de öyle bir uğradı bakalım!

Çok seviyorum bu mevsimi ben. Tabii Ankara'dayım ve sel felaketinden nasibimi almamış olduğumdan (aman şeytan kulağına kurşun!!) rahatça bu şekilde konuşabiliyorum. Çölün ortasında her mevsim biraz sonbahara benzese de bu şehirde nadir sevdiğim şeylerden biri gerçek sonbahar. Genel kahverengilikle uyum sağlayıp pastel tonlarda yakışıyor sanırım şehre.

Genelde evimin balkonuna çıktığımda uçma tehlikesiyle karşılaşıp, fırtınalarla boğuşuyorum. Bunu yazın bile yaşıyorum gerçekten. Ama sonbaharın rüzgarı bile güzel oluyor bence. Romantik bir hoşlanma gibi görünebilir sonbahara duyduğum belki. Aslında pek öyle de denemez. Ne bileyim, yazın olduğu gibi gözümün içine giren, uzuun otobüs yolculuklarımda tepemde biten bir güneş yok mesela..

11 Eylül 2009 Cuma

Balık izlerinin sesi...


 
     Geçen gün farkettim, yine bir buket Buket Uzuner kitabı almışım ama koşuşturmanın içinde bir kenara atıvermişim. Hemen alıp okudum, hatta okumadım yedim :) Bir buçuk günde bitirdim bu kitabı.Bir arkadaşım okurken çok sıkıldığını, bir türlü bitiremediğini söylemişti. Benim için öyle olmadı. Buket Uzuner'in anlatımını ve dilini çok seviyorum. Bazen cidden yoğun tasvirler yapabiliyor ama sıkıcı olmuyor. Aksine insanı karakterlerin ve olayların içine daha da sokuyor bu tasvirler.

10 Eylül 2009 Perşembe

durunca..

Tüm gün deli gibi koşturuyorum. Arada bunu farketmem için biraz olsun durmam gerekiyor tabii ki :) bugün birazcık durunca 'nereye doğru acaba?' diye sorasım geldi..Vardır birçok bekleyen sonunda, ama bazen de hızlı adımlarla yürümek lazım..Koşmak nefessiz bırakıyor nitekim! Olsun hiçbirşey olmasa kaslı bir çift bacağa sahip olurum değil mi? :)


8 Eylül 2009 Salı

Paylaşmak...

Uzun, oldukça uzun bir aradan sonra merhaba..Bir süredir düşünüyorum, paylaşımlar insanı nereye götürür? Herkesle çok şeyi paylaşabilirsiniz. Ama neyi ve ne kadar paylaştığınız önemli belki de. İçinizin kıpır kıpır olduğu bir adamla/kadınla aynı evi, aynı sofrayı, aynı yatağı paylaşabilirsiniz. Ama deneyimlerime dayanarak söylemeliyim ki; bunun 'gerçek' olması için sadece iç kıpırdanması yeterli değildir bir..İkinci önemli nokta da, sadece bunları paylaşmak en güzelini getirmez size..Kısacası sonunda emin olduğum şey şu ki; paylaşabileceğiniz en değerli şeyler: ruhunuz, kişiliğiniz ve hayata bakış açınız..Benim bunları her şekilde paylaşabildiğim insanlar var, üzerine başka güçlü şeylerin eklendiği özel bir tane de :) Ama onun dışındaki yoğun paylaşımlarım da benim için çok değerli. Ruhumu, bakış açımı, karakterimi, çocukluğumu, hüznümü, arasıra küfürlerimi :) paylaşabildiğim herkesi çok ama çok seviyorum..

(ben'e...)

 
template by suckmylolly.com flower brushes by gvalkyrie.deviantart.com