Zormuş insanın hayatını tek başına oradan oraya taşıması, bir yere yerleştirmeye çalışması...
Lise hayatımı hatırlıyorum da; 17 yaşıma bastığımda ne kadar da büyümüş hissettiğimi ve bunun bana garip geldiğini...Komikmiş, çocuklar her zaman biraz komiktir...
Sonra tercihler yaptım herkes gibi, hiç bilmediğim kocaman bir şehre gittim, çoğunuz gibi...
O şehir çok şey aldı, çok şey verdi bana bir yandan...Bir şehrin size verdiklerindense aldıklarını görmek daha kolay oluyor sokaklarını paylaşırken...Bencillik de her zaman kolay olmuştur zaten!
O şehir benim gibi değildi, soğuktu, karanlıktı...İçim ısınmadı bir türlü...O beni sevdi mi bilmiyorum?! Ama sevmiş olmalı, sevgi olmadan yorulmaz insan, acımaz canı, büyümez...Ben büyümüşüm o şehirde, şimdi anlıyorum!
O şehirde umutlandım, o şehirde umutsuzluğa düştüm yine! Hayal kurmayı da orada öğrendim, hayallerimden vazgeçmeyi de...Çok ağladım evet...Ama çok da gülmüşüm, şimdi hatırlıyorum!
Hayatımın 3te birinin geçtiği şehirden, 3 sene bütün umutlarımı ve umutsuzluklarımı duvarlarında biriktirdiğim evden bir günde taşıdım bütün fazlalıkları...Sadece duvarlar ve ben kalmıştık..Sonra baktım duvarlara uzun uzun, temizledim oradan tüm anılarımı, ama küçük çantama sığdıramadım, çöplerle birlikte attım çoğunu hiç acımadan! Ben mi? Ben de fazlalıktım, kendimi de attım dışarıya sonra...
'Ne kadar da büyüdüm' diyecek kadar minik olduğum zamandan sonra hiç birşey paylaşmadığım şehre geri döndüm...Tanımıyordum, bilmiyordum...Rahat etmem için herşey hazırdı belki, ama ben sokakta kalmıştım...Benim için hazırlanan hiçbirşeyi istemiyordum, kendimi nereye koyacağımı bilemiyordum...Sonra buldum bir köşe ve yerleştirdim kendimi oraya...
Şimdi şu televizyonun üzerinde duran biblo gibi hissediyorum kendimi...O içimin ısınamadığı şehirde de aynı televizyonun üzerinde, hem de aynı yerdeydi...Hala aynı şekilde duruyor uzaktan bakınca! Ama baktığı duvarlar aynı duvarlar değil, içlerinde aynı anılar, aynı umutlar, umutsuzluklar yok...Yakından bakınca aynı da görünmüyor zaten gözüme!
Eşyaları yerleştirdim teker teker...Yerlerini değiştirdim, en güzelini bulana kadar...En güzeli olmadı ama...Aynı koltukta aynı şekilde oturamıyorum sanki...Kendimi yerleştiremedim ben bu şehre! Dahası bu hayata yerleştiremiyorum kendimi...Biblo kadar şanslı değilim, onun üzerine konacağı televizyon belli, belki o yüzden daha güvende hissederdi hisleri olsaydı!
Evet bir işim var, şikayet etmek istemiyorum hayatımdan! Ama oturmuyor üzerime, emanet gibi duruyor sanki...Nereye konulacağına karar verilemeyen, ama çöpe de atılamayan bir vazo gibiyim sanki...Elim ayağım dolanıyor, ne köşeye gitsem yine olmuyor, rahatsız! Başka bir şehir olsa diyorum...Acaba olur mu? Ama hiç heyecan vermiyor bir iki seçenekten başkası...
Bir şehri arkada bırakmak, bir evi eşyalarından ayırıp başkasına teslim etmek, bir sevgiliden ayrılmak sadece bir anını alıyor insanın! Ama hayat aslında o 'bir an' lardan oluşuyor işte...Şimdi bilmiyorum nasıl olsa da yeni 'an' lar yaşasam...Öyle olmadığını kabullenmek için her dakika çabalıyorum ama bomboş geliyor herşey...
Zormuş insanın küçücük hayatına uygun bir lego boşluğu bulması...Ama denemeli, sağa sola çevirmeli, uygun yeri bulana kadar denemeli...Deniyorum...Devam...
Hayırlı Beyranlaaağr! :) (Konu, konsept, akış yok; karmakarışık)
-
Hello Günlükçüm,
Şöyle bir istatistiğe rastladım dolanırken. Kimdir bu Norveç'teki ve
Polonya'daki okur? VPN yanıltması olabilir mi acaba? Türkiye sta...
2 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder