Eveeet geri geldim.Teyzelik yaptım,yeğenimin oyun ihtiyacını karşıladım, kaprislerini bir güzel çektim geri geldim :)
Ne demiştim ben....Hımm pişmiş tavuğun başına gelmeyecek olaylar dizisi...
Evet en başta biyokimya alanında yüksek lisans yapmak için debelendiğimi belirteyim. Bu süre içerisinde, hergün çeşit çeşit şanssızlıklar zaten oluyor. Ama bir süredir elimi attığım herşeyde, yada içinde bulunduğum her aktivitede bir ton hengameyle karşılaşmam yine sınırları zorlayacak boyutta. Deney yaptığım en önemli cihazlardan bir tanesinin durup dururken sorun vermesiyle başladı herşey. Teknik servisteki arkadaşla, artık telefonda sesimi tanıyacak kadar içli dışlı olmamın yanısıra sorun çıkartan cihaz dört sefer de servis geldiğinde takır takır çalıştı. Kendimi hayal gören, anne-babasına inandıramayan çocuklar gibi hissettim resmen! Sonuç itibariyle sorun devam etti, sonunda servise de kendini gösterdi, ama nedenini çözemediler ve ben öylece bekliyorum artık! Diğer cihazlarımın da ara ara bozulması, içini açıp tamir edip devam etmelerim artık bana normal gelmeye başladı.Bilimin haline bakın,görün işte!
Neyse bu uzun zamandır süregelen bir durumdu, genel olarak ne kadar şanslı olduğumu kısaca belirtmek için üzerinden geçtim sadece.
Gelelim macera dolu günüme...Akademik hiçbir kariyer düşünmüyor olmama rağmen, her sempozyuma, kongreye katılmaktan geri kalmayan ben, ilk uluslararası sempozyumuma katıldım. Başka bir şehirde olsa bu kadar sorun yaşayacağımı sanmıyorum gerçekten! Gittiğimiz harika üniversiteye açık açık söylemek istediğim çok lafım var ama şimdilik üstü kapalı yapmaya karar verdim..
Öncelikle 1,5 metrelik (neredeyse tamamen benim kadar) bir poster hazırlamamızı istemişlerdi, 2 gün uğraştıktan sonra çıkarttırırken posterin tamamen siyah çıkmasıyla başlayan olaylar dizisi öyle de gitti. Aynı şeyi tekrar başka bir programda hazırladıktan sonra bu kez de yazıcının posterin tam ortasında takılmasıyla, kırtasiyedeki herkes bana acıyan gözlerle bakmaya başladı. Neyse sonunda çıktı işini hallettik, kendim kadar posteri taşımaya çalışarak yaklaşık bir saat otobüs bekledim, sonunda vardık fakat üniversitenin kapısında ezik moduna geçmeye başladık.
Güvenlikçi kontrol için otobüse bindi, sempozyum dedik, poster dedik, üniversite dedik dinlemedi, eliyle çeşitli hareketler yaparak 'danışmaya, danışmaya' diyerek bütün laflarımızı bize yutturdu. Kendimizi aşağıda bulduk (sonradan düşündüm de niye indiysek,adam bizi hipnotize etti resmen), danışmadakiler siz girebilirsiniz, yanlışlık olmuş dediler ama baktığımızda otobüsün yerinde çoktan yeller esiyordu. Tekrar (Cevat Kelle gibi her yanımdan çantalar dosyalar sarkarak) otobüs bekledik ve sonunda sempozyum merkezine varabildik.
Oldukça iyi miktar bir para yatırdığımız sempozyum organizayonu bir darbe daha vurdu. kahvaltı etmeden gittiğim ve öğle yemeği beklediğim organizasyonda, sadece sözlü sunum yapanların öğle yemeği yiyebileceği, diğerlerinin aç kalmaya mahkum olduğu anons edildi. Boynum yavaş yavaş daha aşağıya bükülmeye devam ediyordu. İçerideki sunumların başını kaçırınca diğeri başlayana kadar, hiç olmazsa, çay kahve birşeyler içelim dedik, içeridekiler çıkmadan çay kahve alamazsınız dediler, boynum aşağıya doğru devam...Sonunda çıktılar kahveye saldırdım, 'durun ben vericem' gibilerinden laflar eden görevlinin bir tek elime vurmadığı kaldı!
Posterimizi kendi başımıza oramıza buramıza yapışan bantlarla mücedale ederek yerlerine taktık ve sonunda bu günden kurtulmaya hazırdık. Oraları bilmediğimizi ve nereden otobüs kalkacağını öğrenmemiz gerektiğini insanlara anlatıp birşeyler öğrenmemiz de hiç kolay olmadı. Kimsenin cevap veresi, yardım edesi yoktu resmen. Sonunda bizim dediğimiz yerden geçip geçmediğinden emin olması için 3-4 kişiyi aramak zorunda kalan, sonra gideceğine karar veren şoför amcaya kendimizi teslim ettik.
Adam en baştan başladı zaten 'ohoo daha biletinizi bile çıkartmamışsınız' diyerek ezmeye.
'Kimliğimi kapıda bıraktım,orada inip alacak mıyım onlar mı gelip yeniden kontrol yapacaklar?' diye normal bir yabancı insan sorusu sordum. Adamın bir kahkaha atmadığı kaldı 'olur mu öyle şey sen ineceksin' dedi ama pek bir keyiflendi, boynum yerlerde!
Sonra bizi yanlış kapıda indirdiği için amcaya veda edip yeni bir otobüs yolculuğuna yelken açtık. Ama adam arkamdan hala 'madem bilmiyorsun,neden söylemiyorsun bana....' diye birşeyler söylemeye devam ediyordu. İş çıkışına denk geldiğimiz için birkaç saat süren yolculuğumuzdan sonra okula döndük ve gitmeden bıraktığım deneyi kontrol etmem gerekiyordu, bir de baktık ki elektrikler kesilmiş. Hay Allah! Şans işte...
Akşam ablama gittiğimde zaten ne görsem şapşal şapşal gülme krizlerine girmeye başlamış durumdaydım. Sinirlerim alt üst oldu resmen! sonra da ablamların evinin alarm sistemi çöktü yarım saat başımızda çığlık attı. Bu da ben eve adım attıktan sonra oldu belirtmeliyim!
Gece resmen bayılarak uyuduktan sonra sabah okula gidebilmem yine bir maceraydı. Dolmuş şoförlerinin benim beklediğim tarafa bakmamak için büyük çaba sarfetmesi üzerine, önlerine atlayıp hoplayıp zıplamam hiçbir işe yaramadı. Geçen beşinci minibüse binebildim fakat yol boyunca kontrol varmış, deve-cüce oynadık nostalji oldu :)
Anlatırken bile içime fenalıklar geldi...İşte böyle, ben insanlara 'benden uzak durun' diyorum ama vazgeçemiyorlar benden ne yapayım :D Şaka bir yana, bunun sonu nerelere varacak merak ediyorum. Çoğu kişinin yorumundan alıntı: ''Göz var, göööz!''
22 yorum:
görevini yerine getirmiş bir sorumlunun haklı gururunu gördüm birden:)
yerine getirmiş derken?
bir şekilde helloldu herşey gibi.
aslına bakarsan pek yerine getiremiyorum görevlerimi,okuduğun ve okumadığın aksiliklerden dolayı...
yeğenimle ilgili diyorsan evet o konuda hep gururluyum :D
efenim, bendede boyle şeker iki tane yeğen olduğu için seni çok iyi anlıyor ve onlarla vakit geçirmek görevinden bahsettim anladığın gibi:)
gururluyuz:)
birkaç gün boyunca her sabah 6 da önce öpülmek sonra da kafamda tepinilmek suretiyle uyandırılmama ve uyanmama izin verilmeden kendimi oyun oynarken bulmama rağmen herşeye değer gerçekten :)
gururluyuz ;)
;)
buarada hoşgeldin demeyi unuttum kaos..
ama yazının başında kalmışsın gerisi çok önemli olmamış sanırım :)
lütfen salaklığıma ver peri..
Ana sayfadan "devamı" butonunu görmeyince o kadarcık sandım, özür dilerim ve şimdi okuyacağım hemen:)
aa saçmalama salaklık olur mu hiç?dalgınlık demek daha doğru.olsun ben şaka yapmıştım
Ayrıca o, ne talihsiz bir gündür tanrım..
sen anlattın, sanki ben yaşadım:)
:D bir de bana sor! nasıl bitti onu bile bilmiyorum.uyurken de çeşitli felaketler bekledim ama şükür ki olmadı!
var bir şanssızlık durumu ama hayır olsun :)
Boyle durumların sonunda mutlaka bir hayır oluyor peri.
dilerim o hayırlı olay yada habere bir an önce denk gelirsin:)
sağol iyi dileklerin için.Ben de umarım..Ama artık gülüp geçmeyi tercih ediyorum,hayırlı mı olur hayırsız mı göreceğiz demekle yetiniyorum.çünkü bu böyle geçen tek günüm değil :D
O zaman lütfewn dikkat et kendine..
Sanırım buna ihtiyacın varÇ:)
evet :) çok teşekkür ediyorum siz de kendinize dikkat edin efenim :) gülüp geçin aynen...
Bu zor günü senin şeker üslubun sayesinde hafiften gülümseyerek okudum :) Zor bir gün olmuş. Olumlu düşün olumlu olsun diyeceğim ama saçma olacak. Aslında gerçekten tüm olumsuzlar üst üste gelince oturup beklemek gerekiyor bazen, hayat senden gözünü çevirsin başkalarıyla uğraşsın :) Ama sen bekleyemezdin tabi ki. Hoşçakal.
canım en azından gülümsemiş olmana sevindim.ben de gülümsedim hatta kahkahalar attım bütün gün merak etme :) arada bir dinlenip,yeni maceraların tadını çıkarma kararı aldım :)
pööfff yoruldum =/
haha hoşgeldin ercan..
ben de yorulmuştum o gün, emin ol :)
Kalıcı değilim, balıkları yemleyip gidicem =D
haha valla iyi olur ben iyice aç bıraktım zavallıları :D
sanırım 4. deneyişim ama hala yazının tamamını okumayı başaramadım. birdaha biriktirme bukadar. ben balıklarla ilgileniyim en iyisi.
Biriktirmedim ki :) Bu yazı sadece bir günde yaşananları anlatıyor :)
Peki,sen balıklarla ilgilen ozaman!
Yorum Gönder