Hayat hep bir 'mehter takımı' havasında ilerliyor çoğumuz için...Daha doğrusu 'Neslin baban, ceddin deden' eşliğinde disko dansı yapmaya çalışıyoruz, bu da baş dönmesi ve mide bulantısı yapıyor...Fon müziğini geceleri sessiz yatağımıza yatınca duyabiliyoruz belki, evet ne çaldığının farkına varabilecek kadar büyüdük...Ama belki bunu kabul edebilecek kadar büyümeyi istemedik aslında...
İki ileri-bir geri gidiyor hayat...Biz ise kafa sallıyoruz delirmişçesine...Fon müziğini duymazdan geldiğimiz sürece, yaptığımız saçma danslar daha çok yoruyor bizi...Müziği duyup hissederek iki ileri-bir geri adımlar atmanın huzuruna varabilmek daha akıllıca olmaz mıydı?
Neden savaşıp duruyoruz hayatla?
Neden bu kadar takılıyoruz ki müziğin ezgisine, adımların yavaşlığına, uyum sağlayamadığı anlara?
Yazıma Susam Sokağı jenerik müziğinden Pollyanna kardeşimle aklımıza gelen bir cümle ile son veriyorum:
'Sev Dünyayı Açılır Her Kapııı, İşte Susam Sokağıı'
Kırpık olasım var feci şekilde, hayır hayır Kurabiye Canavarııı ;)
0 yorum:
Yorum Gönder