19 Haziran 2012 Salı

Sigarayı bırakma serüvenim...

Evet artık bu sigarayı bırakmam gerekiyor, çünkü iyice fazla içmeye başladım..

Bu nedenle de aldığım olumlu yorumlardan yola çıkarak, parama da kıyarak Champix aldım..Evet aldım ve başladım..

Ama gerçekten hiç emin değilim işe yarayabileceğinden. Altı gün oldu ve ben hala deli gibi sigara içiyorum. Yataktan kalkınca ilk işim sigara içmek yine, hatta çoğaltmış bile olabilirim :S

Neler oldu peki farklı olarak?

Midem bulanıyor, ama bu sigara içmemi engellemiyor. Karnım da ağrıyor ama bu da engel olmuyor bana :( Aranızda kullanan varsa bana etkileri ve aslında ne yapmam gerektiği konusunda yardımcı olabilir mi acaba?

İşe yararsa buradan mutlaka yazıcam :)

20 Şubat 2012 Pazartesi

De geeet !


Bazen hala soruyorum kendime, inatla soruyorum çünkü cidden hala anlayamıyorum...

Bir insanı gözünün içine baka baka aptal yerine koyarsın hadi yaptın o kadar da pişkinsin..

Üzerine gelir bu insan sana bin defa 'bi git kardeşim, ben ap tal de ği lim' derken, bunu bin defa söylemekten artık kurdeşen olurken, sen hala nasıl aptala yatıp kendi egolarınla bir insanı delirtme hakkını kendinde görürsün??

Pişkinliğin dibine vurmak budur işte..Hayır gerçekten bi gidin yahu!!

Sonunda İbrahim Erkal'a bile bağladım :/

Yeniden Merhaba Dünya :)



Yoktum bu kez oldukça uzun, çok uzun zamandır..

Sanırım yazabilecek duruma gelmek bazen o kadar da kolay olmuyor..

Hımm..hayatım ne alemde peki?

Çok şey değişti gerçekten...En son yazdığım zamanlarda bile çok şey değişmişti ama ozamanlar Bursa'daydım..Ama aklım hep İzmir'deydi..'Ait olduğum şehir İzmir' diyordum hep..

Bunu dememin sebebi koskocaman (ve belki de tek) bir aşk mıydı yoksa kendi karma karışık iç dünyamı biraz olsun ısıtıp rahatlatabilecek tek şehir olması mıydı bilmiyorum..Hala da bilmiyorum...

Ama hiç beklemediğim bir anda iş buldum İzmir'de ve düşünmedim bile, bir haftada taşıdım tüm hayatımı buraya..Hayatımı taşırken geçmişimi de taşımak zor geldi galiba, herşeye baştan başlarsam daha kolay olur gibi hissettim herhalde..Hayatımın belki de en büyük günahlarını işleyip, en büyük yalanlarını söyleyip kendi ellerimle tüm geçişimi attım çöpe..Vee geldim İzmir'e...

İş buldum demiştim değil mi? Yine sıfırdan başladım, kimsecikleri tanımadığım bir şehirde tekrar en baştan...Berbat bir iş hayatı geçirdim 5 ay boyunca! O dönemde buraya yazmalıydım belki de..Benim için daha az acılı olurdu ama bunu şuan farkedebiliyorum ve ozaman buna gücüm bile yoktu..

Berbat bir iş ve buna karar verip herşeyi bırakıp gelen ben..Ne diyebilirdim ki?? Kafamdaki kocaman soru işaretleriyle, pişmanlıklarla, anlamsızlıklarla geçip gitti işte...

Ama İzmir...Ne olursa olsun, ailemden sonra bana güç veren en büyük faktör bu şehre dahil olabilmekti belki de..Seviyorum belki de biraz benim gibi olduğu için..Yada ona benzemek istediğim için..Bilmiyorum..

Bu arada aşk..Tamamen eskiden buraya yazdığım yazılarda kaldı..Ben onu da attım bir kenara..Artık emin sayılırım, bir defa attıysan kenara, aşkın insana küskünlüğü öyle kolay kolay geçmiyor..Eskiden olduğu kadar masumca yaşayamayacağımı bilecek kadar birşeyleri, yaşlandım sanırım bu arada :) Neyse bu konuda pek umudum yok artık..Umutsuzluk değil de, bana göre değil artık ben o eski küçük kız değilim, bu yüzden 'kabullenmek' demek daha doğru...

Evet herşey saçma sapan giderken bu şehir bana, bir insanın başına belki de gelmesi en zor tesadüflerden birini  verdi..İlk defa başvurduğum bir işten 2 gün sonra görüşmeye çağırıldım..Harika geçen iki görüşmenin ardından, fabrika müdürünün yanıma gelip inatla 'gel bakalım seninle konuşalım' demesi üzerine garip bir şekilde tamamen farklı bir pozisyonda, aslında hep hayalim olan iş teklifini aldım..(Bu uzun hikaye, daha sonra ayrıca anlatırım)

Şuan kısa bir süredir yeni işimdeyim..Rüya gibi girdiğim bu iş, umuyorum bu kez doğru olacak...

İşte...Buraya yazmadığım bunca zamandır, yaşanan kalp kırıklıkları, anlamsızlıklar, yalnızlıklar, depresyonlar, ve tabii güzel eğlenceli anlık zamanları da geçersek, yaşananlar özetle buydu..

Bundan sonra İzmir'den ayrılacağımı pek sanmıyorum..Hep birşeyler eksik kalacak hayatımda, mutsuz olduğum şeyleri bırakıp herşeye baştan başlamaya devam edeceğim..Ama bu aslında garip bir durum..Mutsuz hissettiğin anda herşeyi bırakıp gitmek cesaret mi?Yoksa aslında kolay yolu seçip kaçmak mı?

İşte beni en çok yıpratan soru bu oldu hep...Ve hala bu kadar eksik hissediyorken, emin de değilim cevabından...

Artık yazmak istiyorum tekrar..Kendimleyim, sizlerleyim ve takibinize tekrar başlayabilmek te güzel olacak sevgili blog dostlarım :)

Tekrar merhabaa :D

31 Ekim 2010 Pazar

söz unutulur, gözler unutulmaz...

Evet insan kaç yaşına gelirse gelsin değişmeyen tek yeri gözleridir...

Ağlar bazen çokça, çirkinlikler görür yada güzelliklerle kahkahalarla çizgiler yerleştirir çevresine çeşit çeşit...

Ama bakışlar, o gözler hiç ama hiç değişmez...

Herkes unutur söylenen aşk sözlerini, kalp kıran sözleri, iltifatları...Tersini söyleyen yalan söyler...Ama içine içine bakabildiyseniz gözleri unutamazsınız...

Söz unutulur, gözler unutulmaz...


ezginin günlüÄ�ü..

27 Ekim 2010 Çarşamba

Yağmur, fırtına...

O KADAR ÇOK YAĞMUR YAĞIYOR Kİ, BİRAZDAN EV YIKILACAK DİYE HEYECANLA BEKLİYORUM 

EN ÜST KATTA OTURUYORUM VE BU SENE BURSA'YA YAĞAN YAĞMURUN HADDİ HESABI YOK TAM ANLAMIYLA...GEÇEN GÜN DAVLUMBAZIMIN DELİKLERİNDEN SULAR DAMLIYORDU, KONU HAKKINDA DAHA FAZLA YORUM YAPMAMA GEREK YOK SANIRIM :)

26 Ekim 2010 Salı

Zor ama...

Zormuş insanın hayatını tek başına oradan oraya taşıması, bir yere yerleştirmeye çalışması...

Lise hayatımı hatırlıyorum da; 17 yaşıma bastığımda ne kadar da büyümüş hissettiğimi ve bunun bana garip geldiğini...Komikmiş, çocuklar her zaman biraz komiktir...

Sonra tercihler yaptım herkes gibi, hiç bilmediğim kocaman bir şehre gittim, çoğunuz gibi...

O şehir çok şey aldı, çok şey verdi bana bir yandan...Bir şehrin size verdiklerindense aldıklarını görmek daha kolay oluyor sokaklarını paylaşırken...Bencillik de her zaman kolay olmuştur zaten!

O şehir benim gibi değildi, soğuktu, karanlıktı...İçim ısınmadı bir türlü...O beni sevdi mi bilmiyorum?! Ama sevmiş olmalı, sevgi olmadan yorulmaz insan, acımaz canı, büyümez...Ben büyümüşüm o şehirde, şimdi anlıyorum!

O şehirde umutlandım, o şehirde umutsuzluğa düştüm yine! Hayal kurmayı da orada öğrendim, hayallerimden vazgeçmeyi de...Çok ağladım evet...Ama çok da gülmüşüm, şimdi hatırlıyorum!

Hayatımın 3te birinin geçtiği şehirden, 3 sene bütün umutlarımı ve umutsuzluklarımı duvarlarında biriktirdiğim evden bir günde taşıdım bütün fazlalıkları...Sadece duvarlar ve ben kalmıştık..Sonra baktım duvarlara uzun uzun, temizledim oradan tüm anılarımı, ama küçük çantama sığdıramadım, çöplerle birlikte attım çoğunu hiç acımadan! Ben mi? Ben de fazlalıktım, kendimi de attım dışarıya sonra...

'Ne kadar da büyüdüm' diyecek kadar minik olduğum zamandan sonra hiç birşey paylaşmadığım şehre geri döndüm...Tanımıyordum, bilmiyordum...Rahat etmem için herşey hazırdı belki, ama ben sokakta kalmıştım...Benim için hazırlanan hiçbirşeyi istemiyordum, kendimi nereye koyacağımı bilemiyordum...Sonra buldum bir köşe ve yerleştirdim kendimi oraya...

Şimdi şu televizyonun üzerinde duran biblo gibi hissediyorum kendimi...O içimin ısınamadığı şehirde de aynı televizyonun üzerinde, hem de aynı yerdeydi...Hala aynı şekilde duruyor uzaktan bakınca! Ama baktığı duvarlar aynı duvarlar değil, içlerinde aynı anılar, aynı umutlar, umutsuzluklar yok...Yakından bakınca aynı da görünmüyor zaten gözüme!

Eşyaları yerleştirdim teker teker...Yerlerini değiştirdim, en güzelini bulana kadar...En güzeli olmadı ama...Aynı koltukta aynı şekilde oturamıyorum sanki...Kendimi yerleştiremedim ben bu şehre! Dahası bu hayata yerleştiremiyorum kendimi...Biblo kadar şanslı değilim, onun üzerine konacağı televizyon belli, belki o yüzden daha güvende hissederdi hisleri olsaydı!

Evet bir işim var, şikayet etmek istemiyorum hayatımdan! Ama oturmuyor üzerime, emanet gibi duruyor sanki...Nereye konulacağına karar verilemeyen, ama çöpe de atılamayan bir vazo gibiyim sanki...Elim ayağım dolanıyor, ne köşeye gitsem yine olmuyor, rahatsız! Başka bir şehir olsa diyorum...Acaba olur mu? Ama hiç heyecan vermiyor bir iki seçenekten başkası...

Bir şehri arkada bırakmak, bir evi eşyalarından ayırıp başkasına teslim etmek, bir sevgiliden ayrılmak sadece bir anını alıyor insanın! Ama hayat aslında o 'bir an' lardan oluşuyor işte...Şimdi bilmiyorum nasıl olsa da yeni 'an' lar yaşasam...Öyle olmadığını kabullenmek için her dakika çabalıyorum ama bomboş geliyor herşey...

Zormuş insanın küçücük hayatına uygun bir lego boşluğu bulması...Ama denemeli, sağa sola çevirmeli, uygun yeri bulana kadar denemeli...Deniyorum...Devam...

3 Ekim 2010 Pazar

pazar...

Google amcanın 'kendine en uygun kadın/erkek arkadaşı bul!' reklamını neden bana ve bu siteye uygun gördüğünü anlayamadığımı belirtmek istiyorum...


Bu güzel pazar gününe sabahın köründe sokaklar boşken, işe giderek başladım..Evet gerçekten zor bir durum tavsiye etmem :) Sonra da geldim evde oturuyorum kös kös...

Alın bakalım size bir pazar şarkısı o zaman....Benim gibi tek başına pazar günü geçirenler için biraz enerji verebilir...Tatlı pazarlar...


John Legend & The Roots - Hard Times
Yükleyen Mplay. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

 
template by suckmylolly.com flower brushes by gvalkyrie.deviantart.com