22 Aralık 2009 Salı

İyi ve Kötü...



Evet yine bir alıntıyla karşınızdayım...Son zamanlarda bu harika adama ciddi anlamda takılmış durumdayım...
Paulo Coelho...

Tez yazarken okunmaması gerektiği konusundaki bütün tepkilere karşın dayanamadım :) Ne tez, ne de başka birşey deliler gibi roman okumamı engelleyemiyor işte...
Geçen gün yazarın en son kitabı 'Kazanan Yalnızdır' ı bitirdim. Oradan küçük bir kıssadan hisse de paylaşmıştım hatta sizlerle...

O bittiği gibi 'Şeytan ve Genç Kadın' ı aldım ve şuan bitmek üzere...Otobüs yolculuklarım uzun sürüyor malum :D Sanırım bütün romanlarını bitireceğim...Haydi bakalım...

Size 'Şeytan ve Genç Kadın' dan, belki de kitapçıya gittiğinizde kapağı açınca okumanızın en fazla 5 dk süreceği önsözden bir bölüm aktarmak istiyorum...Buraya yazdığımın özel bir tarafı yok, onu demek istiyorum! Neyse yazsam iyi olacak...

'' İyi ile Kötü'nün birbirinden ayrılmasıyla ilgili ilk söylence eski Perslerde ortaya çıkmıştır: Zaman Tanrısı, evreni yarattıktan sonra çevresindeki güzelliğin farkına varır, ancak çok önemli bir şeyin eksik olduğunu hisseder: Bütün bu güzelliklerin tadını birlikte çıkarabileceği biri yoktur.

Tam bin yıl, bir oğlu olsun diye dua eder. Dualarını kime yönelttiği söylencede açıkça belirtilmemiştir, aslında kendisi her şeyin hakimi, en güçlü ve tek efendisidir. Yine de dua eder ve sonunda gebe kalır.

Zaman Tanrısı dualarının kabul olduğunu anlar anlamaz bir oğul dilemiş olmaktan pişmanlık duyar, çünkü dengelerin ne kadar kolay bozulabileceğinin farkına varmıştır. Ama artık çok geçtir, oğlu doğmak üzeredir. Yalvarıp yakarsa da ancak karnında taşıdığı erkek çocuğun ikiye bölünmesini sağlayabilir.

Söylenceye göre, Tanrı'nın dualarına karşılık olarak İYİ (Hürmüz), pişmanlığına karşılık olarak da KÖTÜ (Ahriman) doğar: ikiz oğullar.

Kaygılar içindeki Zaman Tanrısı, rahminden ilk çıkanın Hürmüz olması için çabalar; amacı Hürmüz'ün kardeşine göz kulak olması ve Ahriman'ın evrende hiçbir şeye zarar vermemesidir. Yine de Ahriman, kurnaz ve becerikli olduğu için doğum sırasında Hürmüz'ü bir yana itmeyi ve yıldızların ışığını ilk gören bebek olmayı başarır.

Ne yapacağını bilemeyen Zaman Tanrısı, Hürmüz'e yardımcı olmaya karar verir: Hürmüz ile birlik olup savaşarak Ahriman'ı alt edecek ve onun dünyaya hakim olmasını engelleyecek insan ırkını yaratır.''

Evet Pers söylencesine göre, hepimiz sonunda Kötü'yü yenmek üzere İyi'nin müttefiki olarak bu dünyaya gelmişiz. Sizce??

Ben mitolojiyi çok seviyorum...Sizler de seviyorsunuzdur umarım...

sakla yaralarını kimse acıtmasın bir daha...



Şöyle bir bakıyorum etrafıma...
Hepimiz sanki sırtında tıklım tıkış okul çantalarıyla dolaşan
Yorgun küçük çocuklar gibiyiz...
Kimimiz renkli cicilerimizin...
Kimimiz gıcır gıcır takım elbiselerin
Kimimiz de ne bulursak
Onun üzerine takıyoruz ağır çantalarımızı...
Sonra bizim gibi bir yorgun çocuk daha görüyoruz
O anda gizliyoruz yorgunluğumuzu
Zıpır çocuklar oluveriyoruz...

Herkesin içinde kalan yaraları var...
Hep dalga geçiyoruz hayatla...
Değiştiriyor kimi tavrını hayat boyu...
Belki doğrusu budur
Bilemiyorum...
Ama soruyorum işte bazen
(hep bir sorum var zaten)
Ne kadar doğru kendimizi bu kadar kandırmamız?
Yaralar temizlenmezse
Kirletmez mi ruhu?
Yaraların acısını umursamadığını zannederken
Başkalarını yaralamaz mı insan?

16 Aralık 2009 Çarşamba

kıssadan hisse...



Nasreddin kafasında görkemli bir kavukla sultanın huzuruna çıkmış, para dileniyormuş.

'Buraya para istemeye geldin, ama kafanda çok pahalı bir kavuk var. Kaç para eder o kavuk?'
diye sormuş sultan.

'Çok zengin birinin hediyesidir. Herhalde beş yüz altından az etmez' diye yanıtlamış zeki Sufi.

Sultanın veziri, 'Mümkün değil' diye homurdanmış. 'Hiçbir kavuk bu kadar para etmez.'

Nasreddin ise ısrarcıymış:
'Buraya yalnızca dilenmeye gelmedim, iş yapmaya da geldim. Ancak yüce bir soylunun bu
türbana altı yüz altın vereceğini biliyordum. Alınca da üstünü fakirlere dağıtacağım.'

Sultan bu iltifata bayılmış ve Nasreddin'e istediği parayı vermiş. Nasreddin dışarı çıkarken vezire dönüp
demiş ki:
'Kavuğun kaç para ettiğini bilmiş olabilirsin, ama ben de gururun insana neler yaptıracağını
bilirim.'

14 Aralık 2009 Pazartesi

kekremsi bir tat...



Yaşamsal aktivitelerim gitgide sıfıra inmeye başladı...
Yemek yemek, uyumak...
Ağzımda içe doğru büyümeye çabalayan iki inatçı diş
Yüzümde de şiş iki tane gözüm var...
Yapmam gereken milyon tane de iş...

Keyifsizim...
Üstüne üstlük dengesizim...
Keyifleniyorum..
Sonra limon sıkıyorum keyfimin üzerine...
Ekşi geliyor...
Biraz şeker, biraz su...
Ferahlatıcı ayarı tutturamıyorum...

Dişim...Gözüm...
Beynim...
Saçma sapan bilinçaltı rahatsızlıklarını geçtim...
Anlamsız, gereksiz, limoni sorular çıkartıyor öylece...
Kendimi bir yerlere kapatsam...
Mazoşistliğime ortak olmasan...

7 Aralık 2009 Pazartesi

akreple yelkovanın umrunda mı?




Zaman garip şey...
Özlem duyarken birşeylere, hemen geçsin istiyoruz...
Yetişmeye çalışırken hayata, yetmiyor hiçbirimize...
Akrep..Yelkovan...
Biz arada sıkışıp kalırken, hep aynı miskinlikle ilerliyorlar aslında...
Bilincimizin saçmalamalarına nasıl da şaşırıp, gülüyorlardır kimbilir...
Sıkışıp kaldıkları çerçeveler içinden...

Zamandan bile memnun olmayı beceremezken...
Hayatın tadını nasıl çıkartabiliriz ki?
Saate bakıyoruz...
Hayatımıza sınırlar koyuyoruz...
Saate bakıyoruz...
Sınırsız olsun istiyoruz...
Sanırım...
İstediğimiz ve yaşadığımız zamanlar akrep ve yelkovandan çok daha seyrek kesişiyor...

30 Kasım 2009 Pazartesi

Bayram ve aile...



Bir bayramın daha sonuna geldik...Bizim bayramlarımız hareketli olur, hem de çok...
Babaannemin evinde 3 kuşak toplanınca neşeli, hareketli ehh biraz da yorucu oluyor bayramlarımız :)
Ama ben çok seviyorum..Ölüm kalım meselesi olmadıkça her bayram burada olmaya çalışıyorum...
Okadar koşturuyoruz ki diğer zamanlarda, en azından birkaç gün kan bağımız olan insanlarla paylaşımlarımız olması çok hoşuma gidiyor...
Bu bayram biraz daha keyifsizdi diyebilirim..
Her geçen bayram, gidenler oluyor ve yeni gelenler...hayat böyle...yenileniyor sürekli :)

Bu bayram da soyağacı çıkartmaya karar verdik...Eğlenceli oldu gerçekten ama biraz psikoloji bozabilir :D
Sonuç itibariyle bir parça toprak için birbirinin başını kesen akrabalarım olmuş zamanında ve şimdi bu nedenlerden, tanımadığım bilmediğin birsürü akrabam bulunuyor...Ne kadar doyumsuz insanoğlu..İki sohbet etmek, gülmek, destek olmak varken...Yazık gerçekten...
Neyse...
Beş kuşak geriden dedem çapkınlar kralıymış, her şehirde bir karısı varmış (Güzel Ahmet :D )
O nedenle ne yaparsak yapalım soyağacı gizemli kalacak...Dedemin neler yaptığını bir Allah bilir :D
Sizlere de tavsiye ederim efendim...Eğlenceli oluyor ve hiç hayal edemeyeceğiniz hikayeler dinleme şansı buluyorsunuz...

25 Kasım 2009 Çarşamba

bana yollar göründü...



Eveet yarın Gemlik yolları görünür...
Tabii uyanmayı başarabilirsem...Sabahları uyanmayı beceremiyorum da uzun zamandır!
Ayrıca hep yorgun hissediyorum kendimi...
Depresyona girmiş olma olasılığım nedir sizce??

Neyse ne artık...
Bir depresyon gelir, bir depresyon gider...
Çok umursamamak lazım :)

Bir bayram daha...
Yine kurban bayramı ve yine yağmur yağacak mutlaka...
Şimdiden hepinizin bayramını kutluyorum çok sevgili blogdaşlarım!!

Haa buarada çok alakasız olacak ama; birşeyi çok merak ediyorum..
Acaba karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yayaya taksicilerin ne garezi vardır?
Ben taksiye binecek olsam bunu belirtecek birşey yapmaz mıyım? Okadar şuursuz olduğum mu kabul ediliyor acaba?
Yada son anda taksiye binmeye karar verebileceğim...?
Güzel, çok düşünceliler saolsunlar ama kaplumbağa gibi geliyorlar yahu...
Geçsem olmaz, geçmesem bekle bekle nereye kadar :D
Bunu da paylaşmak istedim...
Haydi iyi bakın kendinize...

22 Kasım 2009 Pazar

mola...



Sizleri bilmem ama ben kendimden sıkıldım blog ahalisi...
Yoruldum yahu!

Gözüm oldukça geçti ama hala tam olarak düzelmedi
Tam da bu sırada 20lik dişim apse yapmaya başladı...

Şükrediyorum tabii ki...
Daha büyük dertler vermesin Tanrım..
Ama arada birazcık mola istiyorum sadece...
Birazcık...

21 Kasım 2009 Cumartesi

Büyüdük aniden...

Birden..
Büyüdük aniden..

Çocuktuk hepimiz..Saftık, cesurduk, mutluyduk evet...
Ama dahası hayat bize karşı daha hoşgörülüydü galiba...
Hayaller kurardık,
sadece kurmak bile mutlu ederken bizi
Gerçekleşmeleri de hiç zor görünmezdi gözümüze...

Belki de daha küçük şeylerle mutlu olabildiğimiz için
Hayallerimiz de kabul görüyordu çoğu zaman..

Büyüdük aniden...
Kirlendiğimiz büyük gerçek...
Mutlu olabilmeyi unuttuk...Küçük ama bizim için dünyalara bedel hayalleri unuttuk..
Hayal kurmak bize yük olmaya başladı..
Büyüdükçe..
Küçüldü dünyamız...

18 Kasım 2009 Çarşamba

öğrendim..bu akşam çok şey öğrendim...

Çok uzun sayılabilecek bir süredir ailemden uzakta, çoğu zaman yalnız yaşadım...
Yalnız yürüdüm yollarda, karanlık sokaklarda da yürüdüm kimi zaman...
Yedi yıldır ilk defa bu akşam yüzleştim yalnız bir kadın olarak yaşamanın ne demek olduğuyla...

İki yıldır her akşam yürüdüğüm yol ana yola bağlı ve arada insanların daha seyrek geçtiği sadece 50 metrelik bir yolla bağlanan iki işlek ana caddeden geçerek otobüs durağına gidiyorum...

Bu akşam saat 18:30 da, iş çıkış saati gibi oldukça kalabalık bir saatte aynı yoldan durağa giderken, sözünü ettiğim 50 metrelik yol üzerinde bir anda arkamdan birisi garip sesler çıkartarak boğazıma sarıldı...bağırdım ve beni yere yatırdı... bağırdım, çırpındım...birşeyimi çalarsa yada daha kötüsünü yaparsa yüzünü göreyim diye kafamı çevirmeye çalıştım, sürekli bağırdım...yüzümün çevirdiğim tarafına gözümün üzerine deliler gibi vurdu...Boğazım yırtılana kadar çığlık attım...Hala çığlık atıyordum ki darbelerin kesildiğini farkedince kafamı kaldırdım, baktım kaçmıştı...kimse yoktu...lensim gözümden çıkmıştı, suratım dahası gözüm acıyordu...Şoktaydım biran önce uzaklaşmak için kalktım yürümeye başladım hızlı hızlı...Baktım hemen üstteki ana yolda yürüyen insanlar gördüm...Beni gördüler, garip garip baktılar...O boğazım yırtılana kadar attığım imdat çığlıklarını duymaması mümkün olmayan bu insanlar...sadece garip garip baktılar bana...

Hemen eve geldim çünkü yüzünü bile görememiştim bu psikopatın...Psikopat diyorum çünkü deli olması dışında hiçbir ihtimal gelmiyor aklıma...Çantam kenara fırlamıştı, içinde bilgisayar dahil herşey vardı ve hiçbir şeyimi çalmamıştı...sadece vurmuştu bana...

Eve geldiğimde gözüm çok kanlıydı ve morarmaya başladı..Doktora gittim acilden yeni geldim...Şükür ki gözümde ciddi bir problem yok. sadece çok morardı...

Bu kadarıyla kurtulduğuma şükrediyorum..

Ama bu da bana ders oldu...

Bu ülkede bir kadın hava kararınca sokaklarda, hatta ana caddede yürüyemezmiş öğrendim...

İnsanların hepsini insan olarak kabul etmek fazla Polyanna olmakmış...öğrendim...

Biri birisini sokağın ortasında doğrasa başını çevirip yardıma koşacak kadar 'insan' olabilen çok azmış, bulmak zormuş...öğrendim...

Kadın olmak zormuş...öğrendim...

16 Kasım 2009 Pazartesi

bir blog daha....



Yeni bir blog ta daha yazmaya başladım..

Bu BİZ im blogumuz...Orada da yazdığım gibi çoğu zaman Aşk ve BİZ Olmak, bazen de ne geliyorsa içimden onlar yansıyacak bu bloga da herzaman olduğu gibi...

Evet sözünü ettiğim BİZ blog u budur...Henüz taze ama geliştirmeler yapmaya çalışacağım...

Bekleriz efendim :)

13 Kasım 2009 Cuma

garip...grip...bitkin...



Sana uzun süredir hiç yazamadım sevgili blog um...

Öncelikle 3 ayın inanılmaz hasretini 3 günde dindirmeye çalışmak için çekilmiştim köşeye...Sonra bir hastalıktı buldu bizi...Annelerin 'ateşin düşmedi mi?' 'domuz gribi misin?' 'hasta hasta niye evden çıktın?' sorularıyla boğuşarak bir taraftan hastalık arasında birbirimizin yüzünü görmeye çabalayarak 3 günü yaptık bir hafta...Benim bünye bile normal değil zaten...Sabahları kalkınca ve gece geç saatte hasta olan, yığılan, gün içerisinde tamamen iyileşen bir insanım...Gerçekten ilginç...Hala tam iyileşebilmiş değilim ve bu halde deli gibi çalıştım bugün..O sebeple bayılmadan önce uzanmam lazım..Şu bir türlü hastalanamama ve iyileşememe durumumdan biran önce kurtulurum umarım...

4 Kasım 2009 Çarşamba

ölüm...





Bugün çok sevdiğim birisinin ölüm haberini aldım...
Bekleniyor artık ölümler, aniden gelmiyor çoğu, acı veriyor daha çok!
Ölüm gerçeğinden korkmayan ve normal karşılayan birisi olarak,
Böyle zamanlarda, onunla her yüz yüze gelişimde,
Her saniye kafamı patlattığım, şuursuzca çalıştığım, üzüldüğüm, belki oturup ağladığım
Her şey boş geliyor...

Ama böyle...En büyük ölüm acısında bile...
Birgün gelir karnı acıkır insanın...
O zaman anlar ki...
Yaşamak zorundadır...

3 Kasım 2009 Salı

Ankara...

Bu aralar sadece alıntılar paylaşıyorum burada farkındayım...Aslında kurcalasam biraz, neler yazacak parmaklarım buraya ama...Kurcalayasım yok işte...Bir alıntı daha size; Ankara...




Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar...
Kimse keman çalmaz belki ama
Çok keman çalınsın balolarında diye yapılmış gri sisli binalar...
Alnının ortasında ciddi bir devlet asabiyeti.
Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
Bu zulüm bu sevda bitmezmiş
Sevmek bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(Biz bir şeyi delicesine severiz ama Tanrım neyi?)

bırak...



Şimdi beni avcunun içine aldın ya, kim olursan ol,
Her şey boşa gidecek bir şey eksik kalırsa,
Açıkça uyarıyorum seni daha fazla üstüme gelmeden,
O sandığın kişi değilim ben, bambaşka biriyim.
Kim benim yolumdan yürümeye kalkar ki?
Kim talip olur ki benim dostluk ve sevgime?
Yol kuşkulu, sonuç belirsiz, yok edici belki de.
Terk etmen gerekecek başka ne varsa, yalnız ben
umacağım senin biricik ölçütün olmayı,
Çıraklık dönemin bile uzun ve zorlu geçecek o zaman,
Vazgeçmen gerekecek tüm bir yaşam biçiminden
ve çevrendeki yaşamlara uyumundan,
O yüzden bırak beni başın daha fazla belaya girmeden,
çek elini omzumdan,
Beni yere bırak ve kendi yoluna git.

Walt Whitman...Çimen Yaprakları

2 Kasım 2009 Pazartesi

the body breaks...

1 Kasım 2009 Pazar

a shoulder to cry on...

To all special people in my life...











'Life is full of lots of up and downs,
And the distance feels further when you're headed for the ground,




And there is nothing more painful than to let you're feelings take
you down,
It's so hard to know the way you feel inside,
When there's many thoughts and feelings that you hide,
But you might feel better if you let me walk with you
by your side,


And when you need a shoulder to cry on,
When you need a friend to rely on,
When the whole world is gone,
You won't be alone, cause I'll be there,
I'll be your shoulder to cry on,
I'll be there,
I'll be a friend to rely on,
When the whole world is gone,
you won't be alone, cause I'll be there.


All of the times when everything is wrong
And you're feeling like
There's no use going on
You can't give it up
I hope you work it out and carry on
Side by side,
With you till the end
I'll always be the one to firmly hold your hand
no matter what is said or done
our love will always continue on


Everyone needs a shoulder to cry on
everyone needs a friend to rely on
When the whole world is gone
you won't be alone cause I'll be there
I'll be your shoulder to cry on
I'll be there
I'll be the one you rely on
when the whole world's gone
you won't be alone
cause I'll be there!


And when the whole world is gone
You'll always have my shoulder to cry on..'




** http://www.lyricsdomain.com/20/tommy_page/a_shoulder_to_cry_on.html sitesinden alıntıdır...

27 Ekim 2009 Salı

geri aldım...

Kendi çapımızda eğlenelim dedim 98 e düştü valla izleyici sayım :S

Bir önceki post umu geri alıyorum..Balıkları paylaşın kendi aranızda artık :D

dikkat dikkat...hediye!!

İzleyici sayım 99 da takıldı kaldı yahu :)

Buradan duyuruyorum 100. izleyicime bir hediye vereceğim!

Hımm ne olabilir...

Buldum 100. izleyiciye balıklarımdan bir tanesini hediye edeceğim, hem de hangi rengi isterse :D

Bu fırsat kaçmazz, gel vatandaşş geeeeel!!

izin ver...




'Bazı şeylerin gitmesine izin vermek çok önemlidir. Onları serbest bırakmak. Gevşek olanı kesmek.
 İnsanların, hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor;bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz.
Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme yada aşkının anlaşılmasını.
Daireyi tamamla.
Gururlu, yetersiz yada kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için.
Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul.
Geçmişte olduğun kişi olmayı bırak ve şu anda kimsen, o ol!'


not: 'Paulo Coelho-Zahir' den alıntıdır...

daha...




Daha sorumsuz olsaydım...


Daha tembel...Daha beceriksiz...


Daha salak olsaydım...


Her şey daha kolay olur muydu acaba?..


not : aşırı çalışkan, fazlasıyla becerikli ve ileri zekalı olduğum anlamına gelmemektedir..Sadece acaba daha??...

25 Ekim 2009 Pazar

Gökten 3 Elma Düştü...




Dün gece tembellik gecemdi ve film izledim...
Filmin adı 'Gökten 3 Elma Düştü'...

Uzun zamandır neredeyse sadece türk filmlerini izliyorum aslında...Arada istisnalar da oluyor ama yabancı filmler özellikle Amerikan filmleri hep aynıymış gibi gelmeye başladı bana artık! Zaten korku filmlerini gülmek için seyrediyorum diyebilirim...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Dağ Rüzgarı...



Sevgili Noneless  Ümit Yaşar Oğuzcan şiirleri paylaşmış güzel blog unda...Benim de aklıma çok ama çok sevdiğim bir şiiri geldi Ümit Yaşar Oğuzcan'ın..Burada paylaşmak istedim...

Not: Şiir oldukça uzun o nedenle sakladım izinlerinizle :)

DAĞ RÜZGARI

Kaderde senden ayrı düşmek te varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere, git diyordum

23 Ekim 2009 Cuma

üzüm...





Beynim bir salkım üzüme dönüşmüş gibi hissediyorum...
Resmen durdu artık!!


Kendi tezimi çürütüyorum...
Üzüm sağlığa hiç de yararlı değil...

ne yapıyoruz ki?




Haberleri seyrediyorum
Gazeteleri okuyorum
Cidden içim daralıyor, fena oluyorum...

Her şey kötüye gidiyor..Artık çığırından çıktığını düşünüyorum...İnsanlar bu konularda neler diyor diye konuşuyorum, okuyorum. Gördüğüm / duyduğum sadece şikayet, hakaret, bezginlik...Bunları kendimin de çok sık yaptığımı fark ettim aslında. Neler diyoruz:

- Nedir bu memleketin hali?
- Yaşanmaz artık buralarda...
- Bıktım, bıktım...

grip...




Geçen gün domuz gribi ile ilgili bana gelen bir maili burada paylaşmak istiyorum...Söylenenler bana çok mantıklı geldi, sadece biraz daha dikkat etmeliyiz...
DOMUZ GRİBİ'nden korunmak için basit fakat etkili önlemler.


Aşağıda okuyacağınız önlemler Dr.Vinay Goyal tarafından herkesin
yararlanabilmesi için yayınlanmıştır. Dr.Vinay Goyal: Yoğun bakım ve Tiroit
uzmanıdır. MBBS, DRM DNB. 20 yıldan fazla klinik tecrübesi vardır.

18 Ekim 2009 Pazar

mimmmm...2....



Eveet sevgili Noneless beni ikinci kez mimlemiş..Öncelikle 'teşekkürler canım arkadaşım'...Bu değil, herşey için!!

Soruları cevaplama başlayacağım,fakat öncesinde 'harika' pazar günümden biraz söz edeyim...Dün geceden sonra, güne beklediğimden güzel başladım...Burada sorun yok...İçimdeki sıkıntı hala devam ediyor, sonu hayır olur umarım!..

Ağlamak...




Düşünüyorum da...
Başka bir ismim olsa herşey farklı olur muydu acaba?..
Hep birşeyleri özledim...özlüyorum...özlem...

Ağlıyorum bu gece...bu yazıyı yazarken...neden bilmiyorum...
Belki de çok nedeni var...Belki de hiç...
Teselli cümlelerim yok bu gece cebimden çıkartıp önüme koyacak...

Ağlıyorum...
Sezen Aksu arkadan diyor ki:

'Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden
Sakın utanma..
Ağlamak senin kara dünyada
Hala sevdiğin ve hissettiğin
Tüm güzelliğin ve çirkinliğinle
Var olduğundur
Var olduğundur...'

Ağlamak güzeldir...

16 Ekim 2009 Cuma

neler neler...



Geçmiş kayıtlarımdan birisinde 'çok tembelim,çook' yazmışım..Onu yazarken o tembellik hiç geçmeyecekmiş gibi geliyordu..Ama şu birkaç gündür o kadar çalışkanım ki, ben bile inanamıyorum! Evet günde 10 saat hiç oturmadan çalışıyorum...O nedenle birşey yazamadım buraya da...Yorgunluktan bayılmadan önce içimden gelen birkaç şeyi yazmak istedim...

11 Ekim 2009 Pazar

Mimmmm...


Blog hayatımda ilk kez 'mim'lenmişim efendim..Pek bir sevindim, neden bilmem!

Sevgili Noneless beni mimlemiş..Canım çok sağol ama bu benim sorularla boğuşmam için miydi acaba? 

Şaka şaka haydi bakalım cevaplayalım o zaman soruları...

Lütfen!!



Efendim güzel bir akşamda (Ankara'da pek bulunmaz) haberleri izlerken birşeye karşı tepkimi burada da söylemek istedim..

Muzaffer Kuşhan ve Dila...Zayıflamak için gitti, parasını boşverin canını kaybetti!

10 Ekim 2009 Cumartesi

......



O bir 'kırlangıç' a benziyor...
Öyle bir kırlangıç ki...
İki kanadı kesilmiş...

Kafesteki kuşlar..
Hala uçabilir mi?

Aşağılanan çocuklar...
Hala sevebilir mi?

zaman...



Hep birşeylere eksik kalıyor zaman...


Diyorum ki; günler 48 saat olsa..?..


Peki peki 35'e de razıyım....

8 Ekim 2009 Perşembe

uyarı!



Ne kadar güzel iki gündür iç dünyama dönmüştüm,sağdan soldan ilhamlar geliyordu!
İnsanı zorla romantizmden uzaklaştırıp şikayete sevkediyorlar ama,olmaz ki!

Bugün otobüsle gittiğim yolu, havanın güzelliğinin tadını çıkartmak ve az biraz da spor yaptım diye kendimi kandırmak için yürüyerek dönmeye karar verdim. Anlayamadığım şey; bir kadının yolda kendi başına öylesine yürüyor olması çok mu garip bir durum acaba? Yok öyleyse bileyim de bir daha böyle bir hataya düşmeyeyim. Geçen arabaların neredeyse yarısının kornaya basmasından dolayı kafamda hala kısa 'bip' sesleri yankılanmakta...

Normal ama çok normal kıyafetlerle yolda yürüyen bir kadını gören gözler, insanoğlunun o anlaşılmaz beyin kıvrımlarında ne gibi iletiler oluşturuyor da sinir sistemi eli kornaya götürüyor anlayamadım...
Yollarda yürüme özgürlüğü istiyorum efendim...Gürültü kirliliği yapmayınız lütfen!

Uyarı: Klakson çalmayınız!

sensizlik...



Sensizlik...
Denizsizlik gibi birşey sanki
Eksik bırakıyor herşeyi.

Teninle gelmiyor iyot kokusu
Gözlerinden görünen karşı kıyılar yok sensiz
Sevişlerinin dalgaları vurmuyor bedenime
Sesin köpükler bırakmıyor sensiz gecelere

Sensizlik
Denizsiz
Çaresiz
Güneşten kavrulmak gibi...

Seninle olmak,
Yağmurlu havada yüzmek gibi...
Haydi gel
Gel de
Yağmurlar yağsın çöllere...


Notum: Öylece,geldiği gibi yazılmış amatör ötesi şiirlerimin üçüncüsüdür..Harika şiirler yazan tüm blogdaşlarımın affına sığınıyorum...

7 Ekim 2009 Çarşamba

öpücük...



'İlk öpücük çok değerlidir' derler...

Benim en değerli öpücüğüm
Kırışmış ellerimle
Kırışmış ellerinden tutarken,
Sen,yılları içinde taşıyan
Gözlerime aynı sevdayla bakarken,
Aynı yastıkta,
İlk nefesimizi nasıl birlikte aldıysak,
Son nefesimizi birlikte verirken,
Dudağına kondurduğum
'Son öpücük' olacak...

5 Ekim 2009 Pazartesi

gitmek...



''Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun...istemek de güzel.
Can Yücel''*

Gitmek istiyorum...
Bir yanı balta girmemiş orman,
Bir yanı uçsuz bucaksız deniz,
Kumlar üzerine kurulmuş bir ülkeye...
Gitmek...

3 Ekim 2009 Cumartesi

aşk...

Biraz aşktan söz etmek istedim bu akşam...

Nedir bu bütün filmlerin, romanların, şiirlerin, şarkıların her yerinde, hayatın her anında olmazsa olmaz aşkın 'bence'si?



içimden geldi...



Birkaç şey diyesim geldi bir anda...Hep şikayet,hep şikayet gibi olacak ama ne yapayım içimde tutmayayım dedim...

mor...


Mor 'depresyon' rengiymiş, yeni öğrendim!

Buaralar aldığım herşeyin 'mor' olduğunu farketmem de güzel oldu bu açıdan...Haydi bakalım,hayırlısı...

2 Ekim 2009 Cuma

güzel bir gün! Göz var göz...

Eveeet geri geldim.Teyzelik yaptım,yeğenimin oyun ihtiyacını karşıladım, kaprislerini bir güzel çektim geri geldim :)
Ne demiştim ben....Hımm pişmiş tavuğun başına gelmeyecek olaylar dizisi...




29 Eylül 2009 Salı

şans...

Bir süre boyunca interneti problemli bir yerde kalacağım o yüzden yazılarımı aksatacağım ey blog!

Bıkkınım,sıkkınım dedim bir sürü iş çıktı hemen ardından.Uluslararası bir sempozyuma katılıyorum ve Amerikalı profesör amcaların konuşmalarından nefret ettiğimi bir kez daha yinelemek istiyorum. Bu kadar da yutulmaz kelimeler ama!

Bir anda yoğunlaştım evet,sanırım bu durum beni biraz da olsa bunalmışlığımdan sıyırdı.Daha doğrusu,ne zaman bir işle uğraşsam olduğu gibi (hiç değişmeyen bir durum),ardı arkası kesilmeyen şanssızlık ve olumsuzluklarımla uğraşıp,debelenmekten sıkıntı düşünecek hal pek kalmıyor galiba. Madden sıkıntılıyım,manevi sıkıntı da neymiş!Peahh!

Buarada,dün farkettim ki benimle birlikte birşeyler yapmaya çalışan herkesin başına olmadık şeyler geliyor. Adam gibi bir iş yapalım diyoruz,maceradan maceraya atıyorum insanları :) Ben bile kendimden korkmaya başladım gerçekten...

Birkaç gün sonra Amerikalılar,akademik zımbırtılar,pişmiş tavuğun başına gelmemiş şanssızlık maceraları ve nicesiyle görüşmek üzere blog ahalisi!..
Bana şans dileyin :D

27 Eylül 2009 Pazar

gerek...

Tembelim,buaralar çok ama çok tembelim...
Yada bezgin,bunalmış ne bileyim işte kendimi anlayamıyorum buaralar!



26 Eylül 2009 Cumartesi

sabrım...




Şöyle bir baktım da kendime, artık sabrımın 'sınırsızlıklarında' dolanıyorum öylece...Farklı olsaydı, bu zorlamalara asla dayanamazdım herhalde.

Fazlaca tükenen birşeyin sınırları da kalmıyor galiba, sınırsız bir sabrım var benim de..Tam da bu tükenmişlikten...
Okadar fazla üstüne gelir ki hayat, insan 'bir nedeni olmalı ' demekten başka yaşam çaresi bulamaz...

Bir nedeni olmalı!...?...

huzurluyum!

Eveet daha bugün sadece ilk adımımı attım, daha anlatılacak bir anım yok ama bolca olacaklar. Gerçekten çok mutluyum, artık bir eğitim gönüllüsüyüm.




25 Eylül 2009 Cuma

heyecan...

Bu günlerde çok heyecanlıyım..Özellikle de bu gece!
Uzun zamandır yapmayı planladığım birşeye ilk adımımı atacağım yarın..
Blog uma bu heyecanımla ilgili bir yazıyla başlamışım aslında. Çocuklar...
Onlar ne kadar da önemliler aslında! Bütün insanlar önemli,ama bütün insanlar da en başta 'çocuk'...



24 Eylül 2009 Perşembe

Deli

     Kar beyazı deli,hem yanıldığını anlıyor,hem de haklı olduğunu aynı anda..Deli olduğunu düşünmekte haklı,çünkü o gerçek bir deli olacak kadar farklı..Ama bir yerlerde çok yanılmış işte, hem de çok!


 

23 Eylül 2009 Çarşamba

Soğuuuk...

Geldik yine soğuk,tek kelimeyle soğuk şehre..Ama bu sefer gerçekten çok soğuk geldi bana.Isınamıyorum bir türlü, eve ödediğim aidatlara küfrettim zaten ilk iş olarak. Benden başka kimse de üşümüyor galiba, anlamadım gitti! Bütün gün tv karşısında yorganın altında kalmak istiyorum..Ama sadece İSTİYORUM :(
Anne yanında olmak ne güzeldi yaa! Üniversiteye gelenlere duyuru: öyle özgür gençlik havaları yapmayın hiç, bir süre sonra heves fln kalmıyor, ne güzel anne baba yanında krallar gibi yaşayın derim :)
Eski arkadaşlarımla görüştüm bol bol, hepsiyle geçen zamanlar ayrı ayrı çook güzeldi!
Napalım yine Ankara'dayım işte, en iyisi ben gidip patiklerimi giyeyim... 

16 Eylül 2009 Çarşamba

La lala lalala :)

Geçmiş dedim durdum, sonunda geldim..Biraz durmaya, nefes almaya geldim. Geçmişime, anılara, dinlenmeye geldim. Annem babam arkadaşlarım beni şımartsınlar, çocuk olayım diye geldim ! Birazcık oynayayım, hoplayıp zıplayıp bayramda avuç avuç şeker ve çikolata yiyeyim. Sonra tekrar büyüyüp gelirim ;))

14 Eylül 2009 Pazartesi

Geçmiş, geç me miş mi ?

Şimdi kendime bakınca farkettim ki; geçmiş bana pek geçmemiş galiba!

Bakıyorum da hep eski şeylerden tat alıyorum. Ruhum mu yaşlandı yoksa geri kafalı mıyım acaba? :)
Mesela uzun zamandır müzik listemde sürekli 'Frank Sinatra', 'Charles Aznavour',' Tanju Okan' ve benzerleri dönüp duruyor. Kitapçıya girince 'Yeni Çıkanlar' bölümünün yanından kafamı bile çevirmeden geçtiğimi farkediyorum. Hatta kitaplığımda bulduğum 'Teksas-Tommiks' leri durup durup okumayı da çok seviyorum. Daha bugün, eski polisiye 'Mr.Poiro' filmlerinden birisini izledim. Allahım neyim var benim??...

Yakında 'nerede o eski aşklaaar?', ay sonunda da 'nerede o eski bayramlaaar?' sorularını heyecanla bekliyorum kendimden :)

13 Eylül 2009 Pazar

Çölde sonbaharla avunmak!

Sonbahaarr..Bu sene de öyle bir uğradı bakalım!

Çok seviyorum bu mevsimi ben. Tabii Ankara'dayım ve sel felaketinden nasibimi almamış olduğumdan (aman şeytan kulağına kurşun!!) rahatça bu şekilde konuşabiliyorum. Çölün ortasında her mevsim biraz sonbahara benzese de bu şehirde nadir sevdiğim şeylerden biri gerçek sonbahar. Genel kahverengilikle uyum sağlayıp pastel tonlarda yakışıyor sanırım şehre.

Genelde evimin balkonuna çıktığımda uçma tehlikesiyle karşılaşıp, fırtınalarla boğuşuyorum. Bunu yazın bile yaşıyorum gerçekten. Ama sonbaharın rüzgarı bile güzel oluyor bence. Romantik bir hoşlanma gibi görünebilir sonbahara duyduğum belki. Aslında pek öyle de denemez. Ne bileyim, yazın olduğu gibi gözümün içine giren, uzuun otobüs yolculuklarımda tepemde biten bir güneş yok mesela..

11 Eylül 2009 Cuma

Balık izlerinin sesi...


 
     Geçen gün farkettim, yine bir buket Buket Uzuner kitabı almışım ama koşuşturmanın içinde bir kenara atıvermişim. Hemen alıp okudum, hatta okumadım yedim :) Bir buçuk günde bitirdim bu kitabı.Bir arkadaşım okurken çok sıkıldığını, bir türlü bitiremediğini söylemişti. Benim için öyle olmadı. Buket Uzuner'in anlatımını ve dilini çok seviyorum. Bazen cidden yoğun tasvirler yapabiliyor ama sıkıcı olmuyor. Aksine insanı karakterlerin ve olayların içine daha da sokuyor bu tasvirler.

10 Eylül 2009 Perşembe

durunca..

Tüm gün deli gibi koşturuyorum. Arada bunu farketmem için biraz olsun durmam gerekiyor tabii ki :) bugün birazcık durunca 'nereye doğru acaba?' diye sorasım geldi..Vardır birçok bekleyen sonunda, ama bazen de hızlı adımlarla yürümek lazım..Koşmak nefessiz bırakıyor nitekim! Olsun hiçbirşey olmasa kaslı bir çift bacağa sahip olurum değil mi? :)


8 Eylül 2009 Salı

Paylaşmak...

Uzun, oldukça uzun bir aradan sonra merhaba..Bir süredir düşünüyorum, paylaşımlar insanı nereye götürür? Herkesle çok şeyi paylaşabilirsiniz. Ama neyi ve ne kadar paylaştığınız önemli belki de. İçinizin kıpır kıpır olduğu bir adamla/kadınla aynı evi, aynı sofrayı, aynı yatağı paylaşabilirsiniz. Ama deneyimlerime dayanarak söylemeliyim ki; bunun 'gerçek' olması için sadece iç kıpırdanması yeterli değildir bir..İkinci önemli nokta da, sadece bunları paylaşmak en güzelini getirmez size..Kısacası sonunda emin olduğum şey şu ki; paylaşabileceğiniz en değerli şeyler: ruhunuz, kişiliğiniz ve hayata bakış açınız..Benim bunları her şekilde paylaşabildiğim insanlar var, üzerine başka güçlü şeylerin eklendiği özel bir tane de :) Ama onun dışındaki yoğun paylaşımlarım da benim için çok değerli. Ruhumu, bakış açımı, karakterimi, çocukluğumu, hüznümü, arasıra küfürlerimi :) paylaşabildiğim herkesi çok ama çok seviyorum..

(ben'e...)

 
template by suckmylolly.com flower brushes by gvalkyrie.deviantart.com