11 Ekim 2008 Cumartesi

Herşeyin sorumlusu BİZ iz ...


Eveeet haydi bakalım..Bu blogun sadece öylece bir günlük olmasını istiyorum. Kimseye birşey katsın, edebi nitelik taşısın diye uğraşmaya niyetim yok. Bunları kimseye değil kendime söylüyorum yanlış anlaşılmasın :) Ben kimim çok önemli değil 24 senedir geçen hayatımı zaten biliyorum ama bu zamana kadar olanların şimdiki benden çok farklı birisi tarafından yaşandığını da biliyorum. Garip birşey işte, çok net hatırlıyorum ki 17. yaş günümde bana çok inanılmaz gelmişti. Yaşım 17 oluyordu yaa ne demekti ...Neden öyle hissetmişim hiç anlayamıyorum. Ama belki de bir nedeni şudur: ozamandan beri nasıl 24 oldum hiçbir fikrim yok :) Öyle yada böyle birşeyler yaptım galiba bu hayatta.
Tabii bakış açısına bağlı ! Çünkü kısa zaman öncesine kadar 'aman allahım çocuktum büyüdüm, ergen oldum, sınavlara girdim üniversite okudum o da yetmedi yüksek lisans yapıyorum, nekadar da çok şey yapmışım hayatta nelerden geçmişim! dediğim çok olmuştur. Tamam doğru bundan 7 sene önce ailemin sevgi ve güven dolu cennetnden çıkıp kimseyi tanımadığım bir şehre geldim öğrenci olarak. Bir sürü insan tanıdım, herşeyimi kendim yapmaya çalışırken bocaladım öğrendim, hayatta nekadar kötü ne kadar ikiyüzlü, bencil vs. insanlar olabileceğini gördüm, yine öğrendim..Acılar da çekmişimdir kendimce. Ama işte geçen gün bir film izledim ve herşeyim bir anda altüst oluverdi. Çook güzel farkına vardım aslında neden böyleyiz hepimiz...

İzlediğim filmin adı 'Görünmez Çocuklar'...Öylesine zapping yaparken rastlayıverdim ortalarında. Çok profesyonelce çekilmemiş bir film gibi görünmesine rağmen bakayım neymiş dedim. Birkaç farklı yönetmen tarafından çekilmiş kısa kısa filmlerden oluşuyor sözünü ettiğim filmin bütünü. Dünyanın değişik yerlerinden farklı farklı çocukların, hayatları kendi ellerinde olmayan ve birşeye dönüştürülen çocukların hikayeleri anlatılıyor ayrı ayrı.. İzledim, ağladım, göğsümü tuttum sıkıntıdan kalbim duracak sandım..Ailelerindeki tartışmalardan dolayı hırsız olan, ailesinin bundan bile haberi olmazken hırsızlığından dolayı şehirden atılması konuşulan, okuması ihtimali bile tartışılmayan, çaldığı saatin parasıyla lunaparka giden bir çocuk, diğer tarafta hiç paraları olmadığı için patates almak uğruna yağmur çamur demeden hamallık yapan abi kardeş..Daha vardı aslında hikayelerinin neler olduğunu tahmin edebileceğiniz birkaçı.. Hepimiz biliyoruz ve acıyoruz üzülüyoruz değil mi? Nekadar yazık onlara, keşke birileri yardım etse diyoruz.. Peaah..Bu filmi izledikten sonra anladım ki onlara değil bize yazık..Kendime sorular sordum ve bitmeyen bahanelerimi dinledim kendime acıyarak. Sizin bahaneleriniz nedir bilmem ama benimkiler 'hala öğrenciyim zaten para bile kazanamıyorum, zaten çok işim var başımı kaşıyacak vaktim yok, gelecek planlarım var bunları düşünmeliyim' vs. vs. Sonra da en acı vericisi farkettim ki isyan ediyorum bir gıdım bile hakkım yokken. Neymiş efendim dünya nekadar da acımasızmış, herkes nekadar kötüymüş. Sonra anladım ki kötü olan bizleriz. Çünkü ben çok ama çok bencil bir insanım. Hırsızlar, katiller, cahiller kim hiç düşünmüyorum. Onlar da yıllaaar yıllaar önce gözlerini bile açmamış bebekler, daha az yıllar önce de oyun oynamaktan başka birey düşünmeyen çocuklardı. Hepsi ama hepsi saftı, doğaldı, temizdi. Belki fakirlerdi birilerinden, belki daha yalnız. Ama yine de hepsi aynıydı. Bu dünyada neden herkes kavga ediyor savaşıyor anladım ozaman. Benim ve benim gibiler yüzünden. Mesela şuanki hayatıma bakıyorum; şimdi kazanamasam da ilerde çok iyi paralar kazanacağım bir mesleğim var, çok güzel hatta harika bir ilişkim var, her konuda yanımda olan bir ailem var. Evlilik planları yapmaya çalışıyorum mesela. Sonra bakıyorum ödenecek faturalarım, yapılacak işlerimde küçük aksilikler olmuş, dünyam kararıveriyor sanki bir anda. Hemen halledilmeli o işler. O yüzden benim hiç zamanım olmuyor, yaşadıklarımın ve dünyanın tadını çıkartabilecek enerjim de...Hepimiz bencil olmaya hepimiz herşeyden ve herkesden korkmaya alıştırılmışız bir kere. Bu zincir nereden başlamış bilmiyorum ama öyle de gidiyor. Emperyalist dünya laflarını sıralamayı hiç istemiyorum. Çünkü bunu ben böyle yaptım farkındayım, şikayet etmek gibi yüzsüzce birşey de yapmayacağım. Tek şikayetim kendimden şuan. Ben şunu farkettim ki; herşeyin başı çocuklarmış. Bunu zaten biliyordum ama öyle lafta değil işte. Kendimce kararlar aldım artık dünya için birşeyler yapmaya çalışacağım. Çocuk yuvalarının listesini çıkarttım kendime ve en büyük potansiyel olarak gördüğüm kimsesiz çocukları ziyaret edeceğim, onlarla oyunlar oynayıp duvarlarını yıkmaya çalışacağım. Sevgimi verebileceğim kadar verip yüreklerini temizleyeceğim. Belki arkamda birkaç iyi yürek brakmış olurum dedim. Birisi bana yolda selam verdiğinde yada otobüste konuştuğunda korkmayacağım çekinmeyeceğim..Herkes insan bunu hiç unutmayacağım ve kendimden önce başkalarını düşünebilmeyi öğreneceğim. Kocaman bir çocuk olarak bunu öğrenemezsem çocuklarıma nasıl öğretirim ki ???

4 yorum:

khaos dedi ki...

bir günlük olmaması ne güzel..
Ki sonra benim gibi bakıyorsun 31 olmuşsun..
Onuda anlayamıyorsun:)

peri.susamurum dedi ki...

aslında birkaç senedir nasıl geçtiğini ben de anlamadım.insan 22-23 ten sonra büyümeyi neredeyse tamamen bırakıp yaşlanmaya başlıyor galiba.(yani ben öyle hissediyorum)
sen de yaşlısın sanki :)30-40 en güzel yaşlar derler,ben henüz bilmem :)

khaos dedi ki...

İçimdeki çocuk yaşlanmadıkça, benim için yılların çok da önemi yok aslında:)

peri.susamurum dedi ki...

işte ne güzel ozaman,ne mutlu sana!benimki hep çocuk aslında..dıştan da biraz öyle olunca o çocuk kolay yaşlanamıyor herhalde :)

 
template by suckmylolly.com flower brushes by gvalkyrie.deviantart.com